İnsanlar ve Hayvanlar, Lupus Romulus

İNSANLAR VE HAYVANLAR

Selçukluların sembolü iki başlı kartalmış.

Göktürklerin sembolü bir kurt başı imiş.

Amerikalılarda da bir kartal var devlet armalarında.

Romalıların kurucusu Romus ve Romulus’u da bir kurt emzirmiş.

Kimi ülkelerde horoz, kiminde ayı, kiminde bilmem hangi hayvan bir semboldür. İnsanların bu yaptıklarına bir türlü anlam veremiyorum. Yani; “Hangi hayvana benzesem daha iyi olur?” Düşünüyorum , taşınıyorum ama insanla baş edebilecek bir hayvan olduğunu bulamıyorum. Eğer insan her bakımdan diğer hayvanlardan üstün ise neden daha az gelişmiş bir hayvanı kendime sembol olarak alayım ki?

Hayvanlara benzeme konusunda ne kadar düşünsem de hiç  bir hayvana benzemenin bana fayda getireceği konusunda şüpheliyim. İyi ki Allah beni insan olarak yaratmış.

İNSANLAR VE İNSANLAR

Bir çok ünlüye röportaj esnasında sorarlar: “Yeniden dünyaya gelsen kim olarak gelmek isterdin?” Onlar da sanki bu mümkün olacakmış gibi bir isim verirler. Bu konuda ilk dersi Kundullu’nun ovasından almıştım: Altın sarısı tarlada biçer döverin ardından bir miktar buğday sapını bir yere biriktirip üzerine oturmuşlar. Günlerce sürecek harman işini çok kısa sürede halleden bu makine sayesinde rahatlayan insanlar sohbeti koyulturlar. Birisi ortaya bir fikir atar: “Bütün kafaları bu sapların altına gömsek kimin kafasını alırdınız?” Biri hepsinden önce bir kafa seçince herkes kahkahayı basar…

Sizce ben kimin kafasını seçerdim. Ne olursa olsun yine kendim olurdum. Yaratılmış ne bir insanın yerinde ne de bir hayvanın yerinde olmak istemezdim. Sadece beğendiğim insanların beğendiğim davranışlarını kazanmağa çalışmanın dışında varlığımı bir kenara atıp başka bir varlığa dönüşmeyi hiçbir şekilde kabul edemiyorum.

MİMAR SİNAN

Eğer Mimar Sinan’ı getirip tarihi yapıları inceletip yeni bir cami yapmasını isteseniz nasıl bir cami yapardı acaba? Hemen aklınıza ne mükemmel şaheserler yapacağı geliyor değil mi? Ama hayır! Aça kalırdı vallahi. Uyum sağlayamazdı, bütün bildiklerinin ne kadar da işe yaramaz olduğunu görür ve yaşadığına pişman olurdu. “Yap, işlet, devret!” derlerdi. O zaman Sultanahmet cemisindeki bir tek sütunu bile yontturamazdı.  Kendine ev alamaz, araba alamaz, hükümete söz anlatamazdı ve öyle bir mimar olmazdı. Türkiye böyle bir ülke olmamalı.

        KENAN DOĞRAMACI

        O resimde ne var acaba? Sadece koşan bir hayvan. Belki bir tilki, belki bir tazı, belki de bir kurt… O resimdeki hayvan ne olursa olsun çaresizce koşuyor. Bu koşma sonunda ona asansörlü, garajlı, üç odalı bahçe içinde bir ev vermeyecekler. Ailesiyle birlikte canı istediğince özgürce seyahat edebileceği bir arabası olmayacak gibi. İnsanlar memleket kurtarıyoruz diye ihtilal yapacaklar ama okuyanın da okuma hakkını elinden alacaklar. Mimar Sinan da o resimdeki gibi bir ömür koşsa da derdini anlatabilir mi bilmem. Ne Cafer ne de Kenan’dan ona bir fayda gelmese de bakarsınız göklerden güzel bir düş gelir de elinden tutar memlekete hayırlar hasıl olur…   

        “Bir at kırk yıl koşmaz!” derler. Doğrudur; koşmaz, koşamaz çünkü zaten atlar on beş veya yirmi sene yaşarlar. Ama insanlar AT değildirler. Atı insanlar koştururlar, at kendi istediği için koşmaz. Bir insanı bir at gibi koşturamazsınız, kontrol edemezsiniz, ama bir hedef koyar bir yatırım yaparsınız, o zaman belki koşan birini bulursunuz. Hele siz kul hakkını gözetin ki aradığınızı bulasınız.

        16 Mayıs, 2010 

Yorum bırakın